Besteci ve piyanist Büşra Kayıkçı, yeni albümü “Places” hakkında AA’ya konuştu Açıklaması

Besteci ve piyanist Büşra Kayıkçı, Places adlı yeni albümüne ilişkin, “Pandemi döneminde gitmek istediğim mekanları hayal ettim. Bunları hayal ederken bir şeyler ortaya çıkmaya başladı.” dedi.

Kayıkçı, önceki ay yayınlanan albümün hazırlık sürecini, albümdeki şarkıları ve müzikte ilham aldığı kişileri AA muhabirine anlattı.

Places’ın ilk albümü Eskizler’in devamı niteliğinde olduğunu aktaran Kayıkçı, “Bu albüm prodüksiyon yönünden daha detaylı ve katmanlı. Albüm bana aslında o kağıttaki eskizlerin üçüncü boyutu kazandığı hissini verdi. O sebeple adını yerler, mekanlar anlamına gelen Places koymaya karar verdim.” ifadelerini kullandı.

“Albümü pandemi döneminde yazdım”

Kayıkçı, albüm içeriğinde salgının etkili olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

“Albümü pandemi döneminde yazdım hepimiz evlerde otururken. Ben hem okuduğum alan gereği hem de kişisel olarak da seyahatlerden, mekan değiştirmekten, farklı yapıları gezmekten çok motive olan, bundan büyük ilham alan birisiyim. Fakat o dönemde kesinlikle mümkün değildi. Biraz da aslında o dönem sosyal medyada hep şöyle şeyler okuyordum; geçmişte dünyada yaşanan pandemiler, aslında sanatçıların en çok ürettiği dönemler olmuş. Benim için biraz deneysel de oldu. Pandemi döneminde gitmek istediğim mekanları hayal ettim. Bunları hayal ederken bir şeyler ortaya çıkmaya başladı. Ama sadece böyle somut bir mekandan bahsedemeyiz. Bazen de sadece bir duygudan bahseden şarkılar da var. Ben onları da şöyle tanımlıyorum. Bence biz, bazen bir duyguyu kendimize bir sığınak olarak seçiyoruz, kaçmak istediğimiz bir durum olduğunda. O da bizim mekanımız oluyor aslında. Bu şekilde de duygusal bir mekandan bahsedebiliriz. Genel olarak bununla ilgili albüm.”

Albümdeki şarkıların tınılarından ötürü melankoliden beslendiği algısının oluştuğunu belirten genç müzisyen, “Melankolik birisi hiç değilim. Fakat tabii ki böyle süreçlerim oluyor. Farklı hallere girip çıkıyorum. Genelde zaten en çok böyle dönemlerde bir şey yazıyorum. Sadece bir hikayenin içerisinde geziniyor oluyorum o sırada. Onun ağırlığı oluyor omuzlarımda elbette. Bu çocukken keşfettiğim bir şey. Hemen o zamanlarda piyanonun başına geçerim ve mutlaka bir şey ortaya çıkar. Ben tek çocuğum. 9 yıl kadar piyano eğitimi aldım. Her akşam piyanonun başına mutlaka oturuyordum. Bir nevi evdeki yalnızlığımı paylaştığım birisiydi. İşte melankolik hisler vesaire onları dışarı vurmak ve dolayısıyla içimden bir şekilde atmak için yazdığım zamanlar var. Onun sonucunda da böyle sesler ortaya çıkabiliyor.” diye konuştu.

Tribute to Egyptian Song, Radiohead’den esinlenerek yazıldı

Kayıkçı, albümdeki bazı şarkılara piyanonun haricinde kendi sesini de efektle değiştirilmiş halde dahil ettiğini aktararak, şu bilgileri verdi:

“Bu albümde üç şarkıda kendi sesimi kullandım. Elektronik ortamda bayağı bir manipüle ettim. Neredeyse böyle sadece üflemeli bir çalgı gibi duyuluyor. Onun dışında ortam, ses kayıtları veya herhangi bir şeyin yani kağıt, metal obje, ahşap vesaire bunların seslerini kaydedip, bunlarla da oynuyorum. Bir sanatçının bu sesleri müziğin içerisinde kullanışına denk geldim ve benim için müthiş bir aydınlanma anıydı. Hemen ben de bu işlere giriştim. Albümde de keza var yine birkaç şarkıda bunlar. Şu anda mesela yeni kurulumumda da sahnede bir synthesizer var. Bir yandan bunlarla da ilgileniyorum.”

“Tribute to Egyption Song” şarkısının içerik olarak diğerlerinden ayrıldığını vurgulayan Kayıkçı, Radiohead grubunun ilk olarak “Egyptian Song” ismiyle kaydedip daha sonra “Pyramid Song” adıyla piyasaya sürdüğü eserinden ilhamla bu şarkıyı yazdığını söyledi.

“Müzikal zevk konusunda romantik takıldığımı söyleyebilirim”

Büşra Kayıkçı, ilham aldığı müzisyenlere de değinerek, şöyle konuştu:

“Günlük hayatta çok fazla piyano dinleyen birisi değilim. Daha ziyade doğudan çıkan müzisyenler, onların melodileriyle çok fazla haşır neşirim. Mesela Enver İbrahim var, Tunuslu ut sanatçısı. Onun triolarında piyanoyu da duyuyoruz esasında. Çok minimalist bir piyano. Onun genel olarak bütün yaptığı işler bana çok ilham veriyor. İran coğrafyasından dinlediğim çok fazla isim var. Müzikal zevk konusunda romantik takıldığımı söyleyebilirim. Hatta başlarda bunun böyle olduğunu kendim bile fark etmemiştim. Berlin’den tanıştığım yabancı bir müzisyen, senin şarkılarında Orta Doğu motifleri çok fazla duyuluyor dedi. Hem sevindim hem şaşırdım. Çünkü kendimi bambaşka bir yolda yürüdüğümü zannediyordum o sırada. Ama hoşuma gitti açıkçası. Çünkü sonuçta bu da benim kimliğim.”

Kayıkçı, son zamanlarda sıkça tartışılan müzikte telif konusunda ise “Bir müzisyenin hayatında konser ajandası yoksa sadece müzik yayınlayarak kendini geçindirmesi, hayatını idame ettirmesi gerçekten çok zor. Telif mevzusu gerçekten çok karışık, çünkü artık işin içine dijital ve başka şeyler girdi. Ben ara sıra hukuki açıdan kendimi güvende hissetmek için bilgilerimi tazeliyorum. Yani gerçekten çok karışık mevzular. Ama müzisyenler için hiçbir zaman karşılığı değil. Şu anda da kötü bir seviyede aslında.” dedi.

Albümün lansman konseri 17 Aralık’ta Salon İKSV’de

İstanbul’da 1990’da doğan Büşra Kayıkçı, ailesinin yönlendirmesiyle uzun süre piyano eğitimi aldı.

İlk albümü Eskizler’i 2019’da internet platformlarında paylaşan müzisyenin yeni albümü Places, 24 Kasım’da piyasaya sürüldü.

Kayıkçı, solo çalışmalarının yanında, Ah! Kosmos grubunun 2022’de çıkardığı Bluets albümünde piyanosuyla yer aldı.

Yeni albümün lansman konseri 17 Aralık’ta Salon İKSV’de gerçekleştirilecek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir